24 Nisan 2009 Cuma
ekranda adam sahnede madam
Tiyatro kökenli Arıkan televizyonda Genco dizisinin kötü karakteri Cüneyt´i canlandırırken, sahnede de kırılgan ve travesti terzi Lola oluyor... "Genco" dizisinin kötü adamı Cüneyt karakteriyle tanıdığımız, reklam filmlerinde pop yıldızlarını solda sıfır bırakacak görüntüsüyle karşımıza çıkıyor. Enis Arıkan, çok iddialı bir tiyatro oyunu olan Mercury Fur-Kürklü Merkür´deki rolüyle seyirci karşısında. Müjdat Gezen Sanat Merkezi´nin oyuncularından birisiniz. Yaşınız çok genç ve bu yolda bir hayli mesafe katettiniz. Ne zamandır tiyatro sahnelerindesiniz? EN GENÇ HAMLET - Evet, ilk olarak tiyatro geçmişim Seden Kızıltunç Tiyatrosu´nda başladı. 2 yıl komedi oyunlarında rol aldım. 19 yaşıma geldiğimde konservatuara girmeye karar verdim. O zamanlar tek hayalim Müjdat Gezen Tiyatrosu´na girebilmekti ve ilk sınavda bunu başardım. Dört sene okudum. Bu süre içerisinde her yıl iki tiyatro oyununda oynadım. Okulum geçen yıl bitti. Müjdat Hoca sahneye "Hamlet" koymak istedi ve bu önemli rolü benim oynamamı istedi. Genelde bu rolü 30 yaş üzerinde aktörler oynarmış. Dünya üzerinde 23 yaşında en geç Hamlet´i oynamak bana nasip oldu. Şu an oynadığınız başka bir tiyatro oyununuz var; Mercury Fur. Bu oyunda çok iddialı bir rolü üstlenmişsiniz, karakterinizinden biraz bahsedermisiniz. - Elbette. Adı Lola. Terzilik yapan, çok naif, kırılgan, ürkek ve çok çabuk ağlayabilen bir travesti. Fakat Lola beni çok etkiliyor; farklı marjinal ve iddialı. Ama tam anlamıyla da açıklamak istemiyorum, çünkü insanların akıllarında kalıyor ve sizi gerçekten de öyle biri gibi görmeye başlıyorlar. Genco´daki kötü karakterim için bile neler yaşadığımı bir bilseniz. ÇALIŞMAYA CAN ATIYORUM Seyircilerin canlandırdığınız karaktere bu denli inanması, sizce iyi bir oyuncu olduğunuzu mu gösteriyor? - Evet, ben iyi bir oyuncu olduğumu düşünüyorum. En azından konservatuar mezunuyum ve iyi hocalarla çalışmamım bende bıraktığı olumlu etkileriyle de sırtlayarak aldığım her rolün üstesinden gelmeye çalışıyorum. En önemlisi işimi son derece ciddiye alıyorum ve neredeyse sabahlara kadar rolüme çalışıyorum. Hatta inanmayacaksınız ama dışarıda işlerim varsa bir an önce eve gidip çalışmak için can atıyorum. Yani ben işimi bu denli ciddiye alarak çalıştığımda genç nesil içerisindeki oyuncular arasından da parlayacağıma inanıyorum. Yani inanmak veya inandırmak olayı. Şu an ekranlarda sizi Genco dizisinin kötü karakteri Cüneyt olarak görüyoruz. Kötü adam karakterini siz mi seçtiniz? - Hatırlarsınız bir reklam filminde oynamıştım, Ali Turca diye bir karakterim vardı. Çok büyük bir projeydi. Müzik kanallarında dönen klipleri bile vardı. O dönem adeta benim albüm çıkartacağıma inanmış gibiydiler. Hatta o denli ki sabah programlarına dahi katıldım. Bunu nasıl yıkabilirim diye düşünürken Cüneyt karakterini oynamam için teklif geldi. İnsanların bu denli benim gerçekten kötü olabileceğime inanacaklarını beklemiyordum. Gerçek yaşamında Enis Arıkan nasıl biridir? - İnanın tam tersi; gayet ılımlı ve sıcak biri olduğumu söylerler. Ben hayatı, insanları çok seviyorum. Aklı başında olan biri, sevdiği bir kişiyi nasıl kırabilir ki ben o derece hassasım yani. Belki de o yüzden bu rolümü seviyorum. Benim zıt karakterim olduğundan rolümü oynamak bana keyifli geliyor. Bir sonraki projenizde nasıl bir karakterle izleyici karşısına geçmek istersiniz? - Valla en azından bir süre kötü bir karakter olmayacağı kesin (Gülüşmeler). Genco bu sezonda devam edecek, ama bundan sonraki projede farklı bir karakter oynamak isterim elbette. Yani hep farklı, hep marjinal, hep en iddialı rolleri oynamak isterim.
iller ve travesti siteleri
ankara travestileri::travesti ankara::ankara travesti::ankara travestileri
istanbul travestileri::travesti istanbul::istanbul travesti::istanbul travestileri
travesti izmir::izmir travesti::izmir travestileri::izmir travestileri
antalya travestileri::travesti antalya::antalya travesti::antalya travestileri
travesti travestiler
istanbul travestileri::travesti istanbul::istanbul travesti::istanbul travestileri
travesti izmir::izmir travesti::izmir travestileri::izmir travestileri
antalya travestileri::travesti antalya::antalya travesti::antalya travestileri
travesti travestiler
19 Nisan 2009 Pazar
travesti pazarlık
wamp kadin
Edinilen bilgiye göre olay Şişli Cumhuriyet Caddesi üzerinde saat 05.00 sıralarında meydana geldi. Serdar Orçun isimli travesti, caddede beklediği sırada, kimliği belirlenemeyen başka bir travesti ile tartışmaya başladı.
Tartışma sırasında kimliği belirsiz travesti, cebinden çıkardığı falçatayla Serdar Orçun isimli travestiyi vücudunun çeşitli yerlerinden yaraladı. Travestiyi yerde kanlar içinde gören vatandaşlar durumu polis ve sağlık ekiplerine bildirdi.
Bu sırada arkadaşlarının yaralandığını öğrenen diğer travestiler de olay yerine geldi. Adadaşlarının ambulansa bindirildiğini gören travestiler, Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma hastanesi'ne gitti.
Yaralı travestinin durumunun ağır olduğu öğrenilirken polis olayla ilgili soruşturma başlattı.
Edinilen bilgiye göre olay Şişli Cumhuriyet Caddesi üzerinde saat 05.00 sıralarında meydana geldi. Serdar Orçun isimli travesti, caddede beklediği sırada, kimliği belirlenemeyen başka bir travesti ile tartışmaya başladı.
Tartışma sırasında kimliği belirsiz travesti, cebinden çıkardığı falçatayla Serdar Orçun isimli travestiyi vücudunun çeşitli yerlerinden yaraladı. Travestiyi yerde kanlar içinde gören vatandaşlar durumu polis ve sağlık ekiplerine bildirdi.
Bu sırada arkadaşlarının yaralandığını öğrenen diğer travestiler de olay yerine geldi. Adadaşlarının ambulansa bindirildiğini gören travestiler, Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma hastanesi'ne gitti.
Yaralı travestinin durumunun ağır olduğu öğrenilirken polis olayla ilgili soruşturma başlattı.
buda olur
Geçen hafta kaldığımız yerden devam ediyoruz.Lambda İstanbul 1993 yılında bir grup eşcinselin "Cinsel Özgürlükler" adı altında düzenlediği bir dizi etkinliğin engellenmesi sonucu kuruldu. Grup bir yıl kadar herhangi politik bir aktivite düzenlemeden terapi toplantıları yaptı ve ardından toplantılar Toplumsal Araştırmalar Vakfı'na taşındı. O noktadan itibaren grubun katılımcıları arttı. Kişisel bilgim ve hafızamın yettiği kadarıyla bir kronoloji çıkarmaya çalışacağım. Eksi kalan yerleri daha sonraki haftalarda tamamlarız diye düşünüyorum. 1995 yılında o zamanın Radikal İki'si denebilecek yayın organı Express'te bir gey lezbiyen sayfası açılması sağlandı ve Lamba üyelerinin yazıları bu sayfalarda yer aldı. %100 GL adıyla dört sayfalık aylık bir bülten çıakrılmaya başlandı. Zaman içinde bültenin sayfaları arttı ve dergi halini aldı. İsmi de ...cins... olarak değişen dergi kesintilerle çıkmaya devam etti. Yine aynı yılda daha internet henüz yaygınlaşmamışken ilk Türkiye bağlantılı bir eşcinsel web sitesi kuruldu. Daha sonra geliştirilen bu site 1997'de PlanetOut tarafından "Uluslarası en bilgilendirici site" seçildi. Lambda 1995 yılından başlayarak 1999'a kadar aralıksız her yıl AIDS Savaşım Derneği le birlikte TÜYAP Kitap Fuarı'na katıldı. 1996'nın Mayıs ayında Türkiye'nin ilk gey lezbiyen radyo programı başladı ve Lambda'nın hazırladığı program, anketlerde 130 program içinden dokuzuncu sıradaydı. 1996 Eylülünde ÖDP'nin Yedikule'de düzenlediği Dünya Barış Günü Şenlikleri'nde Lambda İstanbul bir stand açtı. Lambda İstanbul 1996 Haziranında Habitat konferansına katıldı ve eşcinseller Türkiye'de 80 sonrası ilk kez böyle büyük bir açılım yaşadı. Gazeteler, televizyonlar Habitat boyunca Lambda İstanbul'dan bahsetti. Habitat sırasında Ülker Sokak'ta yaşayıp tehdit edilen ve evlerinden çıkamayan ve evleri yakılan travesti ve transseksüller için uluslar arası bir kampanya düzenlendi ve sokağa yürüyüş yapıldı. Ardından emniyet müdürlüğüne faks çekme kampanyası düzenlendi. 1997'de Dünya Sağlık Örgütü ve AIDS Savaşım Derneği'nin işbirliğiyle eşcinsel erkekler için ilk Türkçe bilgilendirme kitapçığı hazırlandı ve basıldı. Labaratuarda Lambda için üretilen su bazlı kayganlaştırıcılarla birlikte dağıtıldı. 1997-1999'da İngiltere ve Avusturya'daki ILGA (Uluslararası Lezbiyen Gey Birliği) konferanslarına temsilci gönderildi. 1997'de ILGHRC (Uluslar arası Lezbiyen Gey İnsan Hakları Komisyonu) tarafından verilen Felipa De Souza ödülüne Lambda İstanbul Demet Demir'i aday gösterdi ve lobi çalışmalarını yürüttü. Demet Demir ödülü almaya hak kazandı. Demet Demir'e pasaport ve vize verilmesi sırasında çıkan sorunlar üzerine Emniyet Müdürlüğü ve Amerikan Konsolosluğu'nu faksla protesto kampanyası yapıldı ve Demet Demir 1997 mart ayında New York'a uçtu. 1998'de Almanya'daki ve Norveç'teki eşcinsellik ve AIDS temalı çalışmalara katılımcı gönderildi. 1998'de ILGHRC (Uluslar arası Lezbiyen Gey İnsan Hakları Komisyonu) tarafından gösterdikleri performans göz önüne alınarak eğitim seminerine davet edilen sadece dokuz gruptan biri oldu. 1998'den itibaren farklı mekanlarda gerçekleştirilen partilerle gruba maddi kaynak oluşturuldu. Toplantı mekanları için ödenen kiralar ve dergi basımı gibi masraflarda bu para kullanıldı. 1998'de Gay Games'e Türkiye'den üç temsilci gönderildi ve Lambda Uluslararası Af Örgütü'nün düzenlediği workshoplara katıldı. 1999 yılında Doğu Perinçek'in Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan eşcinsellik konulu yazı dizisi üzerine öteki eşcinsel gruplarla ortak bir açıklama yapıldı ve bu açıklamalrın gazetede yayınlanması sağlandı. 1999 ve 2000 yıllarında Güztanbul adı altında Türkiye'nin her yerinden eşcinsellerin katılımıyla büyük toplantılar organize edildi. Habitat II'den bu yana birçok dergi ve gazeteyle ropörtaj yapıldı. E-5'teki travesti cinayetlerinin artması üzerine geçtiğimiz aylarda İnsan Hakalrı Derneği'nde protestolu bir basın açıklaması yapıldı. Eşcinsellerin gazeteci ve televizyoncuların karşısına çıkması açısından oldukça önemli bir adımdı. Lambda İstanbul'un düzenli olarak yaptığı basın açıklamaları eşcinsel politika konusunda fikir beyan edebilen birilerinin varlığını görünür hale getirmiş ve Lambda'nın bu konuda "yetkili bir ağız" olarak görülmesini sağlamıştır. Bu yıl İnsan Hakları Fuarı'nda öteki eşcinsel gruplarla birlikte Lambda İstanbul da büyük bir standla yer aldı.Aslında Lambda'nın şu anda devam eden peşinden koştuğu çok büyük projeler, bir yandan da rutine girmiş toplantı, parti gibi etkinlikler var. Aklımda kaldığı kadar kısa bir geçmiş yazmaya çalıştım. Mutlaka atladıklarım oldu. İlerki yazılarımda hem bu atladıklarıma hem de şu anda devam eden projelere değineceğim. Şimdilik bu kadar.
buda
Geçen hafta kaldığımız yerden devam ediyoruz.Lambda İstanbul 1993 yılında bir grup eşcinselin "Cinsel Özgürlükler" adı altında düzenlediği bir dizi etkinliğin engellenmesi sonucu kuruldu. Grup bir yıl kadar herhangi politik bir aktivite düzenlemeden terapi toplantıları yaptı ve ardından toplantılar Toplumsal Araştırmalar Vakfı'na taşındı. O noktadan itibaren grubun katılımcıları arttı. Kişisel bilgim ve hafızamın yettiği kadarıyla bir kronoloji çıkarmaya çalışacağım. Eksi kalan yerleri daha sonraki haftalarda tamamlarız diye düşünüyorum. 1995 yılında o zamanın Radikal İki'si denebilecek yayın organı Express'te bir gey lezbiyen sayfası açılması sağlandı ve Lamba üyelerinin yazıları bu sayfalarda yer aldı. %100 GL adıyla dört sayfalık aylık bir bülten çıakrılmaya başlandı. Zaman içinde bültenin sayfaları arttı ve dergi halini aldı. İsmi de ...cins... olarak değişen dergi kesintilerle çıkmaya devam etti. Yine aynı yılda daha internet henüz yaygınlaşmamışken ilk Türkiye bağlantılı bir eşcinsel web sitesi kuruldu. Daha sonra geliştirilen bu site 1997'de PlanetOut tarafından "Uluslarası en bilgilendirici site" seçildi. Lambda 1995 yılından başlayarak 1999'a kadar aralıksız her yıl AIDS Savaşım Derneği le birlikte TÜYAP Kitap Fuarı'na katıldı. 1996'nın Mayıs ayında Türkiye'nin ilk gey lezbiyen radyo programı başladı ve Lambda'nın hazırladığı program, anketlerde 130 program içinden dokuzuncu sıradaydı. 1996 Eylülünde ÖDP'nin Yedikule'de düzenlediği Dünya Barış Günü Şenlikleri'nde Lambda İstanbul bir stand açtı. Lambda İstanbul 1996 Haziranında Habitat konferansına katıldı ve eşcinseller Türkiye'de 80 sonrası ilk kez böyle büyük bir açılım yaşadı. Gazeteler, televizyonlar Habitat boyunca Lambda İstanbul'dan bahsetti. Habitat sırasında Ülker Sokak'ta yaşayıp tehdit edilen ve evlerinden çıkamayan ve evleri yakılan travesti ve transseksüller için uluslar arası bir kampanya düzenlendi ve sokağa yürüyüş yapıldı. Ardından emniyet müdürlüğüne faks çekme kampanyası düzenlendi. 1997'de Dünya Sağlık Örgütü ve AIDS Savaşım Derneği'nin işbirliğiyle eşcinsel erkekler için ilk Türkçe bilgilendirme kitapçığı hazırlandı ve basıldı. Labaratuarda Lambda için üretilen su bazlı kayganlaştırıcılarla birlikte dağıtıldı. 1997-1999'da İngiltere ve Avusturya'daki ILGA (Uluslararası Lezbiyen Gey Birliği) konferanslarına temsilci gönderildi. 1997'de ILGHRC (Uluslar arası Lezbiyen Gey İnsan Hakları Komisyonu) tarafından verilen Felipa De Souza ödülüne Lambda İstanbul Demet Demir'i aday gösterdi ve lobi çalışmalarını yürüttü. Demet Demir ödülü almaya hak kazandı. Demet Demir'e pasaport ve vize verilmesi sırasında çıkan sorunlar üzerine Emniyet Müdürlüğü ve Amerikan Konsolosluğu'nu faksla protesto kampanyası yapıldı ve Demet Demir 1997 mart ayında New York'a uçtu. 1998'de Almanya'daki ve Norveç'teki eşcinsellik ve AIDS temalı çalışmalara katılımcı gönderildi. 1998'de ILGHRC (Uluslar arası Lezbiyen Gey İnsan Hakları Komisyonu) tarafından gösterdikleri performans göz önüne alınarak eğitim seminerine davet edilen sadece dokuz gruptan biri oldu. 1998'den itibaren farklı mekanlarda gerçekleştirilen partilerle gruba maddi kaynak oluşturuldu. Toplantı mekanları için ödenen kiralar ve dergi basımı gibi masraflarda bu para kullanıldı. 1998'de Gay Games'e Türkiye'den üç temsilci gönderildi ve Lambda Uluslararası Af Örgütü'nün düzenlediği workshoplara katıldı. 1999 yılında Doğu Perinçek'in Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan eşcinsellik konulu yazı dizisi üzerine öteki eşcinsel gruplarla ortak bir açıklama yapıldı ve bu açıklamalrın gazetede yayınlanması sağlandı. 1999 ve 2000 yıllarında Güztanbul adı altında Türkiye'nin her yerinden eşcinsellerin katılımıyla büyük toplantılar organize edildi. Habitat II'den bu yana birçok dergi ve gazeteyle ropörtaj yapıldı. E-5'teki travesti cinayetlerinin artması üzerine geçtiğimiz aylarda İnsan Hakalrı Derneği'nde protestolu bir basın açıklaması yapıldı. Eşcinsellerin gazeteci ve televizyoncuların karşısına çıkması açısından oldukça önemli bir adımdı. Lambda İstanbul'un düzenli olarak yaptığı basın açıklamaları eşcinsel politika konusunda fikir beyan edebilen birilerinin varlığını görünür hale getirmiş ve Lambda'nın bu konuda "yetkili bir ağız" olarak görülmesini sağlamıştır. Bu yıl İnsan Hakları Fuarı'nda öteki eşcinsel gruplarla birlikte Lambda İstanbul da büyük bir standla yer aldı.Aslında Lambda'nın şu anda devam eden peşinden koştuğu çok büyük projeler, bir yandan da rutine girmiş toplantı, parti gibi etkinlikler var. Aklımda kaldığı kadar kısa bir geçmiş yazmaya çalıştım. Mutlaka atladıklarım oldu. İlerki yazılarımda hem bu atladıklarıma hem de şu anda devam eden projelere değineceğim. Şimdilik bu kadar.
bursa travesti eylemi
Bursa'da Gey, Lezbiyen, travesti ve Transseksüel (GLBT) hak ve özgürlüğünü savunmak ve geliştirmek için kurulmuş olan Gökkuşağı Derneği, Bursa Valiliği'nce "ahlaka aykırı" bulundu. Derneğin kapatılması için savcılığa suç duyurusunda bulunan Bursa Valiliği, derneğe açılan davayı protesto etmek için yürüyüş düzenlemek isteyen eşcinsellere ve travestilere "düşünceyi yayma ve açıklama özgürlüğü" kapsamında gösteri izni verdi. Gökkuşağı Derneği, 6 Ağustos 2006 Pazar günü yapacağını duyurduğu protesto yürüyüşüne Kaos GL ve Lambdaİstanbul Derneklerinin yanı sıra Günyüzü Kadın Kooperatifi, İnsan Hakları Derneği (İHD), Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP), Eğitim-Sen ve Sağlık Emekçileri Sendikası'ndan da destek aldı. Ankara'dan bir, İstanbul'dan ise iki otobüs dolusu eylemci, dün Bursa'daydı. Hiçbir farklılığı tanımayan faşizmin linç kültürü bu kez eşcinsellere! Hem bu kapsamda Kaos GL dergisinin "pornografi sayısına" konulan yasak ile Lambdaİstanbul Derneği'nin kapatılmasına ilişkin İstanbul Valiliği'nin açtığı dava da protesto edilmiş olacaktı. Ama olmadı! Farklı olan hiçbir ırk, renk, düşünce, cinsiyet ve cinsel yönelimi tanımayan faşizmin tehdit ve linç kültürü bu kez eşcinsellere ve travestilere yönelik sergilendi. Bursasporlu Esnaflar Derneği üyesi bir grubun yürüyüşün düzenleneceği günden 1 gün önce yaptığı basın açıklamasında savrulan tehditler yapılacak linç girişiminin de habercisiydi. Açıklamada Bursa'nın evliyaların, erenlerin ve padişahların şehri olduğu ve bu ulu kentin bu kimliği belirsiz kişilerce adının lekelenmesine izin verilemeyeceğinden bahsediliyordu. Yapılacak yürüyüş yetkililerce yasaklanmazsa Bursasporlu esnaflar kendi girişimleriyle yasaklayacaktı; yani linçle. Saat 15.00'da yürüyüşün yapılacağı Setbaşı Köprüsü'nde hazırolda bekleyen 500 kişilik Bursasporlu heteroseksist faşist güruh, "Burası Bursa buradan çıkış yok, bir avuç ibne dua edin polise" sloganları atarak gerginlik oluşturdu. Polis, dernek binasından yürüyüş için çıkan eşcinsellere "güvenlik" nedeniyle izin vermedi. Böylece iptal olan yürüyüş için Bursa'ya gelenler geldikleri otobüslerle memleketlerine geri dönmek durumunda kaldılar. Yürüyüşün iptal edilmesinin ardından dernek binasında açıklama yapan Gökkuşağı Derneği Başkanı Ömer Evren Bursasporlu taraftarlara dava açacaklarını duyurarak "polisin yürüyüşü engellemek isteyenleri engellemeyerek yanlı bir tutum sergilediğini, ancak bu yürüyüşün seneye yurtdışından gelecek destekçilerle daha geniş bir katılımla gerçekleştirileceğini" ifade etti. Zorunlu heteroseksüellik faşizmi Bursa'da eşcinsellere ve travestilere yönelik gerçekleştirilen saldırı ve linç girişimiyle ilgili kimi 'profesyonel' eylemci örgütlerin, linç girişimcilerine yönelik "örtülü resmi ödenekten" pay verildiğine dair öne sürebileceği muhtemel fikirler, yürüyüşün bastırılmasının daha çok ekonomik boyutunu oluşturmakta. Öne sürülebilecek bu olasılık ile ilgili elimizde bir veri olmadığından konuya sosyolojik bir açılım getirmek amacıyla zorunlu heteroseksüellik olgusunu kısaca irdelemek faydalı olacaktır. Heteroseksüellik (karşıcinselcilik) dışında bir ilişki türü tanımayan heteroseksizmin ataerkillikle beraber ortaya çıkardığı kutuplaşmış cins düzeni, toplumsal bireylere yönelen cinsel baskının da adresini oluşturur. Heteroseksist cinsiyet rejimi, hem doğumundan bu yana bireylere kendi normlarını kodlaması üzerinden biçimlendirdiği 'özel hayat' alanını, hem de kamusal uzamdaki toplumsal kurumları içine dahil etmesi ile tüm toplumsal sistemin gizil örgütleyicisi konumundadır. Heteroseksist sistemin normları, özel ve kamusal yaşamın en görünmeyen ve en sıkı bağlarla örülmüş yerleşik sistemini ifade eder. Bu nedenle heteroseksist ideolojinin, heteroseksizmin biçimlendirdiği kitlesel zihinler tarafından algılanılması ve sorgulanılması güçtür. Heteroseksizmin var oluşunun sorgulanılması, sınıfsal çelişkiler veya milliyetçilik gibi toplumsal uzamı biçimlendiren egemen anlayışların sorgulanılması kadar kolay olmamaktadır. Çünkü heteroseksizmin ontolojisi, tüm toplumsal yapılarla girdiği işbirliği ilişkisinin sonucunda kendine ördüğü gizillik formunda yatmaktadır. Seksist sistemin hetero-normları, tüm toplumsal kurumların kemikleşmiş gizilliğiyle hayat bulmaktadır ve bu hayat, içine sarmalandığı kurumsallaşmış kabuğun kırılmasıyla açığa çıkabilir. O kabuğu kıracak olan da, kozasını yırtan kelebekler misali o kabuğu parçalayan bilinçli iradelerdir. Nasıl ki kelebek olmak isteyenler kozalarında duramazlarsa, özgürleşmek isteyenler de heteroseksist hapsin normlarıyla yaşayamazlar. İşte, eşcinsel özgürleşme tarihi bu bilinçli iradelerin hayat verdiği bir alandır. Bursa'daki eşcinsellerin yürüyüşü iptal edilmiş olsa da bu, özgürlük ruhunun mayalanması ve heteroseksist faşizmin deşifre edilmesi açısından manidardır. Özel olarak ezilenleri, genel olarak toplumu dönüştürecek olan temel öğe de işte bu özgürlük ruhunun filizlenmesine bağlıdır. Böylelikle de, heteroseksüelliğin alternatifsiz zorunlu cinsel yönelim anlayışı olması üzerinden yapılanan toplumun tek yaşanılabilir cinsel ilişki modeli olarak heteroseksüelliği görmesi ve dayatması anlamına gelen heteroseksizmin, insanların en ince toplumsal gözeneklerine kadar girebilmesinin ortadan kaldırılmasının kanalları açılabilmiş olur. Linççinin Bilinçaltı Bursa'da yaşananların bir diğer yönü de linç girişimcilerinin kendini Bursasporluluk üzerinden tanımlamaları. Bu da heteroseksizmin bağımsız ve tikel bir ontolojisi olmadığının bir başka örneği. Yine bir erkek egemenlik alanı olarak kurumsallaşmış futbol ve futbol taraftarlığı, heteroseksizmin kurumsal işbirliğinin olduğu başlıca alanlardan sayılabilir, çok doğal olarak. Kararına kızdığı hakeme "ibne hakem!" diye küfredenler de aynı otorite bağımlısı güruhun aynı heteroseksist bilinçaltını paylaşmaktadır nitekim. Zihinleri devlete bağlı, zihinleri devletle özdeş, bedenleri de bir devlet olan bu linç erkekleri, erkekliğini lağvetmişlerin karşısında erkeklik kompleksi yaşar. Ürettiği şiddet de bu kompleksin ve aczin bir varyasyonu ve erkekliğini teyit etme çabasıdır. O erkeklik ki, soyu Osmanlı padişahlarına, evliyalara, erenlere dayanan ve sonu olmayacak olan bir Türk erkekliğidir. Erkekliğin yüz karaları olan bu birkaç "kendini bilmez", bu birkaç "kimliği belirsiz" ulu Türk erkekliğinin sapına dinamit koymak isteyen dış mihrakların ahlaksızlığını ithal eden iç mihraklardan başka nedir ki? "Cinsiyet faşisti, faşistliğini aşmak zorundadır" Toplumsal erkekliğin geleneğe(evliya-erenlik), dine (İslam), futbola (Bursasporluluk), mikro-milliyetçiliğe (Bursalılık) ve ulusal kültüre (Türk kültürü) dayanarak kendini nasıl inşa ve ifşa ettiğinin bir göstergesidir Bursa'da yaşananlar. Cinsiyet faşisti bu linç erkeklerinin toplumsal erkeklik normlarını sorgulamaları şu aşamada eşyanın tabiatına aykırı gözüküyor. Kendilerini devlet, iktidar ve erkeklik normlarıyla özdeşleştirmiş bu güruhun devlet açısından bir vergi torbası ya da ucuz işgücü olduğunu anlamaları da yetersiz, erkekliklerini aşmaları için. Nitekim kemikleşmiş bir erkekliktir cinsiyet faşizmi ve bu erkekliğin zorunlu var oluş biçimidir şiddet kültürü. Cinsel çeşitliliği zenginliğin değil de düşmanlığın nedeni olarak gören cinsiyet faşizminin travmatik bir semptomudur heteroseksist erkeklik. Farklı olanı şiddet yoluyla bastıran, ortalığa saçtığı şiddetiyle kendini var hisseden faşist, faşistliğini aşmadığı sürece hiçbir demokrasi biçiminden de bahsedilemez. travestiler travestiler
trvestiler seks işcilerimi
Seks işçileri 3 Kasım'ı bekliyor
Kırmızı Şemsiye Sendikası, Pembe Hayat LGBTT Derneği’nin öncülüğünde, Kaos GL Derneği ve birçok sivil toplum kuruluşunun da desteğiyle ilk olarak 3 Kasım günü Ankara’da kırmızı şemsiyelerle bir yürüyüş düzenleyecek ve ardından sendika oluşturulacak.Pembe Hayat LGBTT Derneği’nin kurucusu ve Kırmızı Şemsiye hareketinin öncüsü Buse Kılıçkaya NTVMSNBC’ye bu örgütü neden kurma ihtiyacı hissettiklerini anlattı:HENÜZ KURULMA AŞAMASINDA'Kırmızı Şemsiye Sendikası şu anda henüz kurulma aşamasında. İlk toplantısını 3 Kasım Dünya Seks İşçileri Günü’nde yapacak. Türkiye’de sadece travesti transeksüeller değil, seks işçiliği yapan bütün üyelerle çalışmayı düşünen bir sendika olacak. Türkiye’deki bütün seks işçilerinin sorunlarına ilişkin çözümlerin aranacağı veya sağlık, emniyete ilişkin sorunların gündeme getireleceği bir sendika çalışması. Şu anda henüz ilk toplantının yapılacağı bir aşamada.'SEKS İŞÇİLERİNİN RENGİ KIRMIZIDIR'Ankara’da 3 Kasım günü, Türkiye’deki bütün seks işçileriyle bir yürüyüş düzenlenecek ve herkes kırmızı şemsiyeler taşıyacak. Neden kırmızı ve neden şemsiye sorusuna gelirsek dünyada seks işçilerinin renkleri kırmızıdır ve adlandırıldıkları örgütlerde de hep ‘kırmızı şemsiye’ kullanılmıştır. Biz de diğer dünya ülkelerinin seks işçilerini kabul ettikleri şekilde devam etmek istedik.' travesti
TRAVESTİ VE TRANSEKSÜELLER AĞIRLIKTA'Ağırlıklı olarak travesti ve transeksüellerin oluşturduğu bir çalışma. Pembe Hayat LGBTT Derneği’nin örgütlemesiyle oluşan bir sendika. Kaos GL Derneği ise destekleyen örgütlerden biri. Birçok sivil toplum örgütü de sendikanın kurulma aşamasına destek veriyor. Tartışılarak, hep beraber toplantılar yapılarak ve sivil toplum kuruluşlarının da seks işçiliğine bakış açılarıyla ilgili görüşleri alınarak gündem oluşturulmaya çalışılıyor. Özellikle mesela kadın çalışmaları yapan sivil toplum kuruluşları destekçimiz oluyor.'FEMİNİSTLERİN ÖNYARGILARINI DEĞİŞTİRECEĞİZ'Türkiye’de bilindiği gibi özellikle feminist örgütlerin seks işçiliğine karşı bir önyargıları var. Zorunlu seks travesti siteleri işçiliğine olumsuz yaklaşmazlar ama seks işçiliğini bir ‘işçilik’ olarak adlandırmayı reddederler. Sendikamız bu sorunla ilgili bir çalışma da yapacak. Dünyadaki seks işçiliğine dair deneyimlere dikkat çekilecek. Aslında seks işçiliğini zaten toplumun genelinde bir redediş var. Kim olursa olsun kabul edemiyor fakat feminist bakış açısı biraz daha net. Aslında şöyle baktığımızda da hayatın içinde, seks işçilerinin toplumla bir sorunu olmadığı görülüyor. Sistemin dayatmaları sözkonusu. Seks işçileri toplumla ve çevredeki insanlarla çok problem yaşamıyorlar.
ÜYE OLMAK İSTEYEN HER SEKS İŞÇİSİNE AÇIK'Sendikanın belli bir üye sayısına ulaşmak gibi bir gayesi yok. Şu anlamda biz üye sayısı üzerinden çalışmıyoruz. Pembe Hayat LGBTT Derneği de aynı böyledir. Bu ülkede cinayetlerin olduğu, çok ağır şiddetlere maruz bırakılan kişilerin olduğu bir gerçek. Sonuçta birçok seks işçisi bireyin ailesi, çevresi, yakınları birlikte olduğu sevgililerini bilmiyor da olabiliyor. Bu sebeplerden, üyelik üzerinden belirleyici olmayacağız. Üye olmak isteyen seks işçileri üyeliklerini yaptıracak.'ONLARIN TACİZ EDİLMEYECEĞİ MEKANLAR OLMALI'Gece kulüpleri ve eğlence mekanlarında da cinsel tercihler göz önünde bulundurularak bir ayrıma gidilmesi sözkonusu, özellikle İstanbul’da. Fakat bence herkes kişisel zevk ve tercihine göre eğlenmek istediği yeri seçmekte özgür ve rahat olmalı. Herkesin kendine uygun ve kendini rahat hissedeceği mekanlar olmalı. Bunun yanı sıra karma mekanlar da olmalı. Mesela lezbiyen bireylerin, diğer lezbiyen bireylerle eğlenmesi kendi haklarıdır. Şöyle bir gerçek de var, ülkemiz cinselliği zaten çok farklı bir yerden değerlendiriyor. Toplu ve açık eğlence yerlerinde lezbiyen bir kadın direkt ve açıkça taciz edilebiliyor. Halbuki lezbiyenlerin hukuksal haklarının olması ve onların kendilerini daha rah
Kırmızı Şemsiye Sendikası, Pembe Hayat LGBTT Derneği’nin öncülüğünde, Kaos GL Derneği ve birçok sivil toplum kuruluşunun da desteğiyle ilk olarak 3 Kasım günü Ankara’da kırmızı şemsiyelerle bir yürüyüş düzenleyecek ve ardından sendika oluşturulacak.Pembe Hayat LGBTT Derneği’nin kurucusu ve Kırmızı Şemsiye hareketinin öncüsü Buse Kılıçkaya NTVMSNBC’ye bu örgütü neden kurma ihtiyacı hissettiklerini anlattı:HENÜZ KURULMA AŞAMASINDA'Kırmızı Şemsiye Sendikası şu anda henüz kurulma aşamasında. İlk toplantısını 3 Kasım Dünya Seks İşçileri Günü’nde yapacak. Türkiye’de sadece travesti transeksüeller değil, seks işçiliği yapan bütün üyelerle çalışmayı düşünen bir sendika olacak. Türkiye’deki bütün seks işçilerinin sorunlarına ilişkin çözümlerin aranacağı veya sağlık, emniyete ilişkin sorunların gündeme getireleceği bir sendika çalışması. Şu anda henüz ilk toplantının yapılacağı bir aşamada.'SEKS İŞÇİLERİNİN RENGİ KIRMIZIDIR'Ankara’da 3 Kasım günü, Türkiye’deki bütün seks işçileriyle bir yürüyüş düzenlenecek ve herkes kırmızı şemsiyeler taşıyacak. Neden kırmızı ve neden şemsiye sorusuna gelirsek dünyada seks işçilerinin renkleri kırmızıdır ve adlandırıldıkları örgütlerde de hep ‘kırmızı şemsiye’ kullanılmıştır. Biz de diğer dünya ülkelerinin seks işçilerini kabul ettikleri şekilde devam etmek istedik.' travesti
TRAVESTİ VE TRANSEKSÜELLER AĞIRLIKTA'Ağırlıklı olarak travesti ve transeksüellerin oluşturduğu bir çalışma. Pembe Hayat LGBTT Derneği’nin örgütlemesiyle oluşan bir sendika. Kaos GL Derneği ise destekleyen örgütlerden biri. Birçok sivil toplum örgütü de sendikanın kurulma aşamasına destek veriyor. Tartışılarak, hep beraber toplantılar yapılarak ve sivil toplum kuruluşlarının da seks işçiliğine bakış açılarıyla ilgili görüşleri alınarak gündem oluşturulmaya çalışılıyor. Özellikle mesela kadın çalışmaları yapan sivil toplum kuruluşları destekçimiz oluyor.'FEMİNİSTLERİN ÖNYARGILARINI DEĞİŞTİRECEĞİZ'Türkiye’de bilindiği gibi özellikle feminist örgütlerin seks işçiliğine karşı bir önyargıları var. Zorunlu seks travesti siteleri işçiliğine olumsuz yaklaşmazlar ama seks işçiliğini bir ‘işçilik’ olarak adlandırmayı reddederler. Sendikamız bu sorunla ilgili bir çalışma da yapacak. Dünyadaki seks işçiliğine dair deneyimlere dikkat çekilecek. Aslında seks işçiliğini zaten toplumun genelinde bir redediş var. Kim olursa olsun kabul edemiyor fakat feminist bakış açısı biraz daha net. Aslında şöyle baktığımızda da hayatın içinde, seks işçilerinin toplumla bir sorunu olmadığı görülüyor. Sistemin dayatmaları sözkonusu. Seks işçileri toplumla ve çevredeki insanlarla çok problem yaşamıyorlar.
ÜYE OLMAK İSTEYEN HER SEKS İŞÇİSİNE AÇIK'Sendikanın belli bir üye sayısına ulaşmak gibi bir gayesi yok. Şu anlamda biz üye sayısı üzerinden çalışmıyoruz. Pembe Hayat LGBTT Derneği de aynı böyledir. Bu ülkede cinayetlerin olduğu, çok ağır şiddetlere maruz bırakılan kişilerin olduğu bir gerçek. Sonuçta birçok seks işçisi bireyin ailesi, çevresi, yakınları birlikte olduğu sevgililerini bilmiyor da olabiliyor. Bu sebeplerden, üyelik üzerinden belirleyici olmayacağız. Üye olmak isteyen seks işçileri üyeliklerini yaptıracak.'ONLARIN TACİZ EDİLMEYECEĞİ MEKANLAR OLMALI'Gece kulüpleri ve eğlence mekanlarında da cinsel tercihler göz önünde bulundurularak bir ayrıma gidilmesi sözkonusu, özellikle İstanbul’da. Fakat bence herkes kişisel zevk ve tercihine göre eğlenmek istediği yeri seçmekte özgür ve rahat olmalı. Herkesin kendine uygun ve kendini rahat hissedeceği mekanlar olmalı. Bunun yanı sıra karma mekanlar da olmalı. Mesela lezbiyen bireylerin, diğer lezbiyen bireylerle eğlenmesi kendi haklarıdır. Şöyle bir gerçek de var, ülkemiz cinselliği zaten çok farklı bir yerden değerlendiriyor. Toplu ve açık eğlence yerlerinde lezbiyen bir kadın direkt ve açıkça taciz edilebiliyor. Halbuki lezbiyenlerin hukuksal haklarının olması ve onların kendilerini daha rah
Etiketler:
seks işcileri,
travesti,
travesti siteleri
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)