4 Ocak 2020 Cumartesi

Avcılar Belediyesi’ne açık kimlikli trans kadın şoför

Trans aktivist Niler Albayrak Avcılar Belediyesi’nde şoför olarak işe alındı.
Türkiye’de ilk defa açık kimlikli bir trans kadının belediyede şoför olarak işe alındığını belirten Albayrak, “Pazartesi günü görevime başlıyorum. Çok mutluyum. Eski bir seks işçisiyim ancak artık seks işçisi olmak istemiyorum diyordum. CHP çatısı altında 5 yıldır mücadele ediyorum, ilklerin kadını oldum. Belki gelecek dönem milletvekili olacağım, geri çekilmek yok… Translara ‘mücadeleden vazgeçmeyin’ demek istiyorum. Mücadele etmeden hiçbir kazanım olmuyor, bunu unutmamak lazım” dedi.

Bu ilk, ilk değil

Albayrak daha önce Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Avcılar İlçe örgütünün yöneticisi, 2015’te İstanbul üçüncü seçim bölgesinden milletvekili aday adayı ve 2017’de de Merkez Mahallesi’nin delegesi seçilerek Türkiye’de ilklere imza atmıştı.

Türkiye’de Sansür ve Otosansür

Farklı alanları sansüre karşı bir araya getirmeyi hedefleyen Susma Platformu 2019 yılı sansür raporunu yayımladı.
Kültür, sanat ve medya alanlarında yaşanan sansür vakalarını derlediği “Türkiye’de Sansür ve Otosansür” isimli rapora göre, hükümete yakın belli yayıncı gruplar LGBTİ+’lara dair içerikleri, kamuyla karşı karşıya gelmeden sansürlüyor.
Kültigin Kağan Akbulut, Özlem Altunok, Pelin Buzluk, Figen Albuga Çalıkuşu, Murat Şevki Çoban, Seçil Epik, Özkan Küçük, Melike Polat, Sumru Tamer ve Onur Yıldırım kaleme aldığı Rapor’da belirtilen LGBTİ+’lara yönelik sansür vakalarından bazıları şöyle:
·       Pembe Hayat LGBTT Dayanışma Derneği’nin Ankara’da gerçekleştireceği bir dizi etkinliğin yanı sıra, LGBTİ+ Kısa Film Gösterimi de “genel ahlak, genel sağlık ve başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması” gerekçe gösterilerek valilik tarafından yasaklandı.
·       Tunceli Valiliği de benzer bir karara imza atarak, Munzur Kültür ve Doğa Festivali programında yer alan Cumartesi Anneleri belgeseli ve LGBT Kavram Atölyesi etkinliğini, “genel ahlakın korunması” gerekçesiyle yasakladı.
·       17-23 Haziran tarihlerinde 7. İzmir LGBTİ+ Onur Haftası kapsamında düzenlenmesi planlanan etkinlikler, İzmir Valiliği tarafından yasaklandı. Alsancak’ta gerçekleştirilmek istenen Onur Yürüyüşü”ne de izin verilmedi. Polisin biber gazlı müdahalesinde 20 kişi gözaltına alındı.
·       TV5’teki Gündemdekiler adlı program, CHP Beyoğlu Belediye Başkan adayı Alper Taş’ın LGBTİ+ haklarına dair sözleri üzerine yayından kaldırıldı, programın sunucusu Çağlar Cilara işten çıkarıldı.
·       ODTÜ Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Topluluğu’nun Farklı Bir Aile Mümkün başlığı altında düzenlemeyi planladığı söyleşiye, ODTÜ Rektörlüğü tarafından “gökkuşağı – LGBT ilişkisi” sebep gösterilerek izin verilmedi.
·       Pembe Hayat LGBTT Dayanışma Derneği’nin Ankara’da gerçekleştireceği LGBTİ+’ların Hakları, Yasaklamalar Paneli ve LGBTİ+ Kısa Film Gösterimi başlığı altındaki etkinliği, “genel ahlak, genel sağlık ve başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması” gerekçe gösterilerek valilik tarafından yasaklandı.

Basın Açıklaması

Basına ve kamuoyuna;
5 Temmuz 2019 günü Diyanet İşleri Müdürlüğü’nün ülke genelinde okunan Cuma hutbesinde yer alan nefret ve ayrımcılık dolu ifadelerle LGBTİ+’lar nefret suçlarının hedefi haline getirilmekte ve aynı söylemin dayattığı ‘makbul’ kadınlık ve erkeklik rolüne uymayanlar da marjinalleştirilip ötekileştirilmektedir.
Bir süre önce İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun LGBTİ+’ları tehdit olarak gördüğünü açıklaması ve sonrasında da Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın annelik ve babalıktan ‘vazgeçenleri’ yaradılışa aykırı olan sapkınlar olarak nitelendirmesi, toplum için tehlike oluşturduklarını ifade etmesi; bireyleri, inşa edildiği biçimiyle kutsallaştırılan aile kurgusunun sınırları içinde yaşamaya zorlamaktadır. Bu bağlamda kadın ve erkeğin birbiri için yaratıldıkları ve var oldukları miti, ikili cinsiyet sistemini pekiştirmekle birlikte kadını da erkeğin ötekisi kılmaktadır.
Bir devlet kurumunun yaradılışa aykırı oldukları ve fıtrata uymadıkları gerekçesiyle açık bir şekilde nefret söylemi ile hedef göstermesi, halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek ve aşağılamaktır. Bunu düzenleyen TCK’nın 216. maddesine göre bu açıklamaları yapanlar, ’kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlike ortaya çıkması’ halinde suç işlemiş olacaklardır. Bu açıklamalarda faillerin ‘tahrik’ amacı güttüğü açıktır.
Dini referansların kişisel yorumları bireyler için zaten bağlayıcı olamaz. Öte yandan bu ifadeler İslam dinini benimseyen LGBTİ+’ları da aşağılamakta ve dışlamaktadır. Bu nefret dolu ve ayrımcı yorumlar, demokrasinin çoğulculuk boyutunu tamamen görmezden gelen bir şekilde, seçilmiş merkezi yönetime bağlı Diyanet İşleri Müdürlüğü tarafından sahiplenilmektedir. Hem seçmen hem vergi mükellefi olan LGBTİ+’lar, çalışma, barınma, hatta yaşama gibi temel anayasal hakların ihlaline yol açacak şekilde hedef gösterilmektedir.
Toplumsal bağları kuran, bir arada yaşama kültürünü oluşturan şey renklerimiz, çeşitliliğimiz ve kendiliğimiz midir, yoksa susturularak inşa edilmiş, devlet kurumlarının tahakkümüyle öğrenilmiş cis-hetero sözleşmesi midir? (Cis-hetero sözleşmesi; kısaca doğumda atanan cinsiyetin ve heteroseksüel yönelimin norm olarak kabul edildiği ve dayatıldığı kurallar bütünü olarak ifade edilebilir.) Bir varoluş biçimini bir başkasının karşısında konumlandırarak üretilen politikanın, nefreti ve ayrımcılığı pekiştirerek toplumsal bağları zayıflattığı açıktır.
Sosyal bir hukuk devleti olmanın gereği toplumun her bireyini yasalar önünde eşit kılmanın yanında, dezavantajlı grupların görünmezliğinin önüne geçmek; istihdam, güvenlik ve sağlığa erişimde de destek olmaktır. Yasa uygulayıcıları ve devlet kurumları; alınan kararlarda, yürütmedeki uygulamalarda ve söylemlerinde uluslararası anlaşmalarda taahhüt ettiklerini yerine getirmelidir. (İstanbul Sözleşmesinin Ayrımcılığı düzenleyen 4. maddesine göre kişinin, cinsiyet kimliği ve cinsel yönelimine göre ayrımcılığa maruz bırakılamayacağı taahhüt edilmektedir.)
Bizler, ‘kadın’ olduğumuz için ya da kadın atandığımız için maruz bırakıldıklarımızdan dolayı, öngördüğünüz sınırlarda ‘erkek’ olmadığımız ya da erkek atayamadığınız için ya da Diyanet’in de hutbesinde bahsettiği gibi bazılarımızın ‘cinsiyetsiz’ olması nedeniyle ya da çok cinsiyetli olması, akışkan cinsiyetli olması veya cinsiyet kimliğini tanımlamak zorunda bırakılması nedeniyle maruz bırakıldıklarımızdan dolayı ötekileştirilmekteyiz.
Çeşitliliğimiz ve varoluşumuz dolayısıyla bizlerin ayrımcılığa maruz bırakılamayacağını taahhüt eden yasaların ve uluslararası sözleşmelerin varlığını hatırlatıyor, halkı cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim temelli kin ve düşmanlığa tahrik etmenin suç oluşturduğunu bir kez daha belirtiyor ve ayrımcılık karşıtı yasaların devlet kurumları ve bakanlar için de bağlayıcı olduğunu hatırlatıyoruz.
Sevgiyle ve dayanışmayla…

16 Nisan 2015 Perşembe

LKM Nisan Ayı Etkinlik Programı


Yoga Dersleri (her Perşembe)
Tarih: Nisan 2015, 19.30
Mekan: Lambdaistanbul Kültür Merkezi,Kadıköy

Her Perşembe günü saat 19:30′da Lambdaistanbul’da buluşup bedenimizle olan ilişkimiz ve zihnimiz arasındaki kopukluğu gidermeye çalışıyoruz.
Birlikte bedenimizin sınırlarını keşfediyoruz. Bedenimizde yaşadığımız olayların etkilerinden dolayı enerji birikimleri oluşuyor. Sisteme alternatifini yaratabilmek, dayanışabilmek ve paylaşabilmek için yoga yapıyoruz.
Etkinlikler ücretsiz olup konu hakkında deneyimli bir yönlendirici eşliğinde gerçekleştiriliyor.
Etkinlik herkese açıktır.

Lambdaistanbul Weekly Tea & Talk hour (Every Wednesday)
Tarih: April 2015, 19:00
Mekan: Lambdaistanbul  

To all the English speaking queers and queer allies out there! Are you an English speaking expat or an exchange student in Istanbul looking to socialize in an lgbti-friendly setting? Or an intermediate/advanced learner of English looking to improve your spoken English? You are all invited to join Lambdaistanbul’s weekly English tea & talk hour to talk about lgbti issues, share experiences, perspectives, observations while socializing with other English speaking queers and queer allies.
Tea& Talk Hour Facebook Page: https://www.facebook.com/groups/457789770999651/?fref=ts

Lambdaistanbul’da Fransızca Dersleri (Her cumartesi)
Tarih: Nisan 2015, 19:00
Mekan: Lambdaistanbul Kültür Merkezi, Kadıköy

Fransız arkadaşımız Raphaël Riado ile her Cumartesi akşamı başlangıç düzeyinde Fransızca öğrenmek isteyenleri Lambdaistanbul’a bekliyoruz.
Dersler ücretsizdir. Katılan öğrenciler Lambdaistanbul ile dayanışmak için bağış yapabilirler.

Örgü Atölyesi (Her pazartesi)
Tarih: Nisan 2015, 19:00
Mekan: Lambdaistanbul Kültür Merkezi, Kadıköy

Kış bitmeden elinizden çıkmış birer bere veya atkınız olsun istemez misiniz? O zaman sizi hep beraber bere veya atkı örmeye davet ediyoruz 
Daha önce hiç örgü örmemiş, hatta ören birini izlememiş bile olsanız fark etmez. Tek yapmanız gereken 6-8 numara bir çift şiş kapıp, yanına da rengarenk kalın bir ip alıp Lambda’nın yolunu tutmak !
NOT: Dilerseniz yanınızda malzemelerinizi getirip bileklik, kolye, tığ işi vb de yaparak atölyeye katkı sağlayabilirsiniz 

Her ayın ilk perşembe günü HİV Testi olmaya gidiyoruz
Tarih: 2 Nisan 2015 Perşembe, 18:00
Mekan: Şişli Belediyesi Sağlık Müdürlüğü

2 Nisan’da Test olmaya gidiyoruz. Sizi de bekleriz 
Korunmasız her türlü cinsel ilişki, güvenli olmayan kan alışverişi sonrası ve hamilelik öncesi HIV testi yaptırılması tavsiye edilir. Peki kaçımız bu testi düzenli olarak yaptırıyoruz?
Bazen sonucundan korktuğumuz için, bazen de yeterince önemsemediğimiz için test olmayı ihmal edebiliyoruz.
Lambdaistanbul olarak bu süreçte kimse yalnız kalmak zorunda değil diyerek herkesi her ay bizimle test olmaya çağırıyoruz.
Her ayın ilk perşembe akşamı buluşarak Şişli Belediyesi Sağlık Müdürlüğü binasına HIV testi yaptırmaya gidiyoruz.
Bu ay için 5 Mart perşembe akşamı saat 18:00’da Osmanbey Metro Durağı Pangaltı Dolapdere çıkışı, Ramada Otel Karşısı’nda buluşalım.
Not: Şişli Belediyesi ile yapılan anlaşma sonucu testler ücretsiz ve rumuz kullanılarak yapılacaktır. Kişiler daha sonra kendilerine seçtikleri rumuzu vererek test sonucunu öğrenebilecektir.


Dayanışma Kahvaltısı
Zaman: 4 Nisan 2015 Cumartesi, saat 11.00
Mekan: Lambdaistanbul Kültür Merkezi, Kadıköy

Gökkuşağının her renginden reçeller…
fırından yeni çıkmış ekmekler…
‘’Aşk Örgütlenmektir!’’ diye gülümseyen çıtır çıtır simit…
zeytinler, salatalıklar, domatesler…

Hep gecelerde mi buluşacağız, iki biradan sonra herkes herkesi sever! siz bizi bir de kahvaltıda sevin diyor ve sizleri dayanışma kahvaltımıza çağırıyoruz.

Vegan ve vejeteryan tatlarla güne zinde başlarken dayanışmanın tadını çıkarıyoruz.
**Kahvaltı katılımcılarından 10 TL bağış yapmaları beklenecektir. İsteyen yanında başkalarıyla paylaşmak istediği tarifleri getirebilir.
Kahvaltı bahane, dayanışmak şahane :)


Lezbiyen ve Biseksüel Kadın Buluşmaları: Kendimizle Barışmak
Zaman: 5 Nisan 2015 Pazar, saat 16:00
Mekan: Lambdaistanbul Kültür Merkezi, Kadıköy

Lezbiyen ve Biseksüel Kadın Buluşmaları
Türkiye LGBTİ hareketi lezbiyen ve biseksüel kadınların dışlanma ve güçlenme deneyimlerini paylaşabilecekleri ve dayanışabilecekleri “erkeklere” kapalı alanlarda zaman zaman biraraya geliyor ve etkinlikler yapıyor. 90’lı yıllarda çokça dile getirilen “lezbiyenler nerede” sorusunun artık pek dile gelmiyor olmasının en temel nedeni, kadınlara özgü bu alanların güçlenmemize ve siyasete olan inancımızın artmasına epey katkı sunmuş olması.
LGBTİ hareketinin eylem alanlarından fotoğraflarına bakan hiç kimse “kadınlar nerede” diye sormuyor artık. Ama ürettiği sözü yazılı hale getirip paylaşanlara veya LGBTİ hareketinin temel metinlerine, basın açıklamalarına, taleplerine baktığımızda özellikle natrans kadınlara özgü sözler, deneyimler, varoluş ifadeleri göremiyoruz pek. Kadınlar hareketin mutfağında epey güçlüler artık, ama varoluşumuz LGBTİ siyasetine yeterince yansımıyor. Bunun en temel nedeni ise, sadece başkalarının değil bizim bile genel LGBTİ siyaseti hakkında konuşuyor olmamız, “kadın” ve “eşcinsel” kimliklerinin kesişiminde yaşadıklarımızın gölgede kalıyor olması.
Kim konuşuyorsa, kimin sesi en çok duyuluyorsa, siyasetin içi ona göre doluyor. Lezbiyen ve biseksüel kadınlar olarak, günlük yaşamlarımızda yaşadığımız sorunları, kendimizi var etmemizin önündeki engelleri, nasıl bir yaşam istediğimizi daha çok ve yüksek sesle konuşmadıkça, siyaset bizsiz devam ediyor. Siyasetin bizsiz devam etmesi demek, değişmesine ihtiyaç duyduğumuz herşeyin yerli yerinde durup bize engel olmaya devam etmesi demek.
Sorunlarını, hayallerini, umutlarını sadece arkadaşlarınla değil de, sözü topluma ulaşacak bir ortamda konuşmak istersen, bu toplantılar tam da senin için!
Toplantılar her ayın ilk Pazar günü saat 16:00’da Lambdaistanbul’da yapılan toplantılar, Lambdaistanbul ve SPoD işbirliği ile organize ediliyor. Her toplantıda ses kaydı alınır, deşifre edilir ve uygun görülen feminist ve LGBTİ web sitelerinde yayınlanır.
Toplantılarda daha önceden belirlenmiş aylık programdaki konular tartışılır. Herkesini deneyimlerini ve beklentilerini kendini güvende hissettiği bir ortamda paylaşabiliyor olması en önemli şartımız. Herkesin yargılanmayacağını bilerek istediği herşeyi söylemesini çok önemsiyoruz.
Her buluşmamızda başka bir kişi moderatör oluyor. Moderatörün sorumluluğu, söz sırasını ve süreyi takip etmek, konuşmaların konudan uzaklaşmamasını sağlamak, uzun konuşmalarla başkalarının hakkının yenmemesine dikkat etmek, hiç konuşmayanları cesaretlendirmek, toplantıda ses kaydının alınmış olmasını sağlamak ve buluşmadan sonra 2 hafta içinde ses kaydını deşifre etmek.
Ses kaydı yapılacağı için, insanların konuşmadan önce deşifre edilen metinde hangi isimle geçmek istiyorsa bunu söylemesi iyi olacaktır. Çünkü kaydı deşifre eden kişi sesten herkesin kim olduğunu çıkaramaz, ayrıca herkesin hangi isimle anılmaki istediğini kişisel olarak takip etmek de kolay değil. Bu nedenle konuşan kişi, söze ismini söyleyerek girmesini rica ediyoruz.
Buluşmalarımız natrans erkeklere kapalıdır. Konuşma içerikleri lezbiyen ve biseksüel kadınların deneyimleriyle şekillenecektir.
Toplantı Konuları:
Her ay bir konu başlığı üzerinden tartışılır. Tartışmanın açılabilmesi için, her konu başlığı hakkında birkaç soru hazırlandı. Moderatör bu soruları sorarak toplantıyı koordine eder.
5 Nisan 2015, Pazar, 16:00, Moderatör: Süheyla
Kimliğimizle Barışmak
– Lezbiyen veya biseksüel kelimelerinin geçmişte senin için nasıl çağrışımları vardı? (olumluları da konuşalım tabii ki, ne güzel olur varsa eğer, ama olumsuzları es geçmeyelim)
– Bu çağrışımlar zaman içinde değişip dönüştü mü, nasıl?
– Lezbiyen olduğunu bildiğin birileri var mıydı? Bir tanıdık, uzaktan bir akraba, belki ünlü biri? Lezbiyenlerin bu kadar uzakta olması sana neler hissettiriyordu? “Onlar” nasıl insanlardı sence, eskiden yani?
– Porno dergilerde ve filmlerde sevişen iki kadın unsurunun çokça olması sana neler hissettiriyor, hissettiriyordu?
– RTÜK sadece bir yerinde öpüşen iki kadın olan bir video’ya “porno” olduğu gerekçesiyle ceza vermiş. Bu senden ne duygular yaratıyor? (Burda videoyu da izleyebiliriz belki?)
– Kadın kimliğin ve bu olumsuz çağrışımlar arasında nasıl bağlantılar var sence, kadın kimliği ile birlikte bu olumsuz çağrışımlar nasıl deneyimleniyor?
– Bu olumsuz çağrışımların değişmesi için neler yapmak isterdin, neler yapılmalı sence?

Siyah-Beyaz Bir Dünyadan Rengarenk Bir Rüyaya
Tarih: 11 Nisan 2015, Cumartesi, 15.00
Mekan: Lambdaistanbul Külltür Merkezi, Kadıköy

Renklerin, mekanların, senaryonun muhteşem olduğu ve halen demode olmamış bir fantastik film klasiği…
Oz Büyücüsü(The Wizard Of Oz)
Fantastik hikayesi ve alışılagelmedik karakterleriyle, Oz Büyücüsü(The Wizard Of Oz) yıllar boyunca tüm zamanların en çok bilinen filmlerinden biri ve gerçek bir klasik olmuştur.
Bununla beraber, fazla sayıda olumlu eleştiri toplaması ve akademi ödülleri kazanmasına rağmen, film başlangıçta gişe geliri olarak yapımcı firmanın elinde patlamıştır.
Film o zamanlar MGM’nin en pahalı prodüksiyonlarından birisiyken, stüdyo ilk yayınlanmasında istediği gişe gelirini elde edemeyince filmi tekrar yayına soktu. Bu kez film müziği “over the rainbow” en iyi özgün şarkı akademi ödülünü kazandı. Ve filmin kendisi de birkaç akademi ödülü adaylığı kazandı. Bu ödüllerin içerisinde en iyi film ödülü de vardır. Televizyonlar filmi 1956 senesinde yayınlamaya başladı. Ve film kendine büyük bir izleyici kitlesi buldu. Bundan dolayı televizyonlar yıllık bir gelenek olarak filmi yılda bir kez yayınladılar ve filmi halka tekrar tanıttılar. Bu da Oz Büyücüsü’nün ünlü filmlerden biri olmasını sağladı.

Lambdaistanbul Kültür Merkezi olarak, Yönetmen/Senarist Cem Başeskioğlu eşliğinde ünlü Oz Büyücüsü’nün bilinmeyenlerini keşfedeceğiz!
 Filmdeki hem psikolojik tahliller hem de filmin satır aralarında kalan, gözden kaçan detayları bulacağız.
Bir film okuma etkinliği olarak psikolojik çözümlemeler yapmanın yanında, teknik birtakım detayları da keşfedeceğiz.
NOT: Film baştan sona akıcı bir şekilde izlenmeyecek olup, bölüm bölüm tahliller yapılacağı için filmi izleyip gelmenizi tavsiye ederiz 

Lambdaistanbul Açılma Sohbetleri
Tarih: 18 Nisan 2015 Cumartesi, 17:00
Mekan: Lambdaistanbul


LGBTİ bireyler olarak kimliğimizi gizlemek istemediğimizde sürekli devam eden bir açılma süreci ile karşılaşıyoruz. Kimimiz sadece arkadaşlarına, kimimiz sadece ailesine, kimimiz çevresindeki herkese açık olmayı tercih edebiliyoruz. Her birimiz bu süreci kişiliğimiz, sosyal çevremiz, olanaklarımız, inançlarımız ve değerlerimizle tamamen kendimize özgü yaşarken, bir yandan da benzer soru ve kaygılarla karşılaşıyoruz. Neden açılmak istediğimiz, hangi çevrelere açılmayı tercih ettiğimiz farklılaşırken, karşılaştıklarımız, yaşadıklarımız birbirine çok benziyor. “Hiç diğer translara benzemiyorsun” cümlesini duymayan, “eşcinselliğin nedeni nedir?” sorusuyla karşılaşmayan var mı? Yaşarken kafamızın karıştığı, kimi zaman korktuğumuz ve gözümüzde büyüyen açılma süreci, birbirimizle paylaştığımızda en güçlendirici deneyimlerimiz haline geliyor. Aradan zaman geçtiğinde, hüzünlü saatler içeriyor olmasına rağmen bazıları neşeyle hatırladığımız anılar haline bile dönüşebiliyor.
Açılmak tamamen bireysel bir seçim. Açılacak mısınız, kimlere açılacaksınız, sizin karar vereceğiniz bir konu. Deneyimlerinizi anlatmak, başkalarının deneyimlerini dinlemek, bu süreçte yalnız olmadığınızı görmek isterseniz her ayın üçüncü Cumartesi’si sizleri bekliyor olacağız. Açılma sürecinde aile tarafından yaşanan deneyimleri paylaşmak, destek ve dayanışma için LİSTAG aktivistleri de Açılma Sohbetleri’ne katılıyorlar.

Önyargılara Erken Tanı
Tarih: 19 Nisan 2015, Pazar, saat: 16:00
Mekan: Lambdaistanbul Kültür Merkezi, Kadıköy

Virus değil önyargılar HIV pozitif bireylerin hayatlarını zorlaştırıyor!
Dünya Sağlık Örgütü tarafından tedavi edilebilir kronik bir hastalık olarak tanımlanan HIV Pozitif, kulaktan dolma bilgiler, yetersiz bilgilendirmeler nedeniyle yanlış tanındı. Sözlü ve yazılı basının ötekileştirici, ayrımcı ve yaftalayıcı tutumu nedeniyle HIVfobi, virüsten daha hızlı yayılmaya başlandı.
Ve daha da kötüsü HIV Pozitif bireylere karşı önyargılar, bireyleri hastalıktan daha zorlar hale geldi.
HIV hakkında doğruları ve yanlışları öğrenelim!
Kendimizi HIV’den, HIV Pozitif bireyleri de önyargılardan koruyalım.


Türkiye’de Azınlık Olmak
Tarih: 25 Nisan 2015 Cumartesi, saat:16:00
Mekan: Lambdaistanbul Kültür Merkezi, Kadıköy.

İlkokuldan beri bizlere ezberletilen bir şeydir; “Türkiye’nin bir kültür mozaiği” olduğu, bu topraklarda herkesin birbirine “hoşgörü” göstererek yaşadığı…
Gerçeğin öyle olmadığını ise en başta kendi deneyimlerimiz bizlere söylüyor… 
Ali kitaplarda topu hiç Agop’a atmıyor.Ya da yazmıyor hiçbir kitap Ali ile Agop’un birbirini sevebileceğini… Arus daha ilk başta adıyla, ait olduğu milletle bir ayrımcılığa uğrarken, bir de lezbiyen olduğu öğrenilince çok katmanlı bir ayrımcılığa maruz kalabiliyor.
Heteroseksizm nedeniyle bir güvercin tedirginliğinde yaşıyoruz bu ülkenin ötekileştirilenleri olarak bu topraklarda…
 Lambdaistanbul olarak Ermeni Soykırımı’nın 100. yılı dolayısıyla düzenlediğimiz AGOS yazarı Karin Karakaşlı’dan Türkiye’de azınlık olma deneyimlerini, gazeteci Serdar Korucu’dan medyada azınlık temsilini ve AHURA LGBTİ’den katılacak arkadaşlarımızdan da Türkiye’de azınlık gruplarına mensup LGBTİ’lerin deneyimlerini dinleyeceğimiz “Türkiye’de Azınlık olmak” panelimize herkesi bekleriz.


Geleneksel Pazar Sohbetleri
Tarih: 26 Nisan 2015 Pazar, 16:00
Mekan: Lambdaistanbul

Lambdaistanbul’un gelenekselleşen Pazar Sohbetlerine davetlisiniz.
Transfobi ve homofobiden daralan hayatlarımızda bir pencere açmak, bir aradalığımızı güçlendirmek için her ayın son pazarı Lambdaistanbul Kültür Merkezinde görüşelim.
kaynak haber : http://www.lambdaistanbul.org/s/etkinlik/lkm-nisan-ayi-etkinlik-programi-3/

25 Ekim 2014 Cumartesi

Ayrımcı olmayan bir okul, cinsiyetsiz tuvalet

“Cinsel Yönelim ve Cinsiyet Kimliği Temelli Ayrımcılıkla Eğitim Ortamında Mücadele Etmek” başlıklı sempozyum 27 Eylül Cumartesi günü Bilgi Üniversitesi’nde gerçekleşti. En çok konuşulan konulardan birisi, okullarda ikili cinsiyet belirten tuvaletler oldu.
Sempozyum, Bilgi Üniversitesi Sosyoloji ve Eğitim Çalışmaları Merkezi (SEÇBİR) ve Sosyal Politikalar, Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği (SPoD) başkanlığında ve Friedrich Ebert Stiftung Derneği desteğiyle gerçekleştirildi. Dört oturumdan oluşan sempozyumda, eğitim ortamında heteronormatif, seksist ve ayrımcı uygulamalarla nasıl mücadele edildiği ve edilmesi gerektiği tartışıldı. Disiplinler arası bakış açısıyla verilen örneklerle SEÇBİR ve SPoD, ileriki dönemde bir çalışma grubu kuracak ve eğitimde cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği mücadelesini örgütleyecek.
Sempozyumda, deneyimlerden ve problem paylaşımlarından ortaya çıkan en büyük ortak konu, okullarda tuvaletlerin kadın ve erkek olarak ayrı olması; bunun özellikle trans olmak üzere LGBTİ bireylere zorluk yaratmasıydı. Herkesin farklı çözüm önerileri sunduğu bu konuda, Ege Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden Kaos GL Danışma Kurulu Üyesi Prof. Dr. Melek Göregenli, cinsiyetsiz ve tek kişilik tuvaletlerin olması gerektiğini söyledi.
LGBTİ’lerin yüzde 34’ü okulda tepki görüyor
Sempozyumun birinci oturumunda, Kenan Çayır’ın moderatörlüğünde cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği temelli ayrımcılık üzerine disiplinlerarası yaklaşımlar sunuldu. Melek Göregenli, görünürlüğün öneminden bahsetti ve şöyle konuştu: “Sadece ayrımcılıkla mücadele etmek değil, farklı kimliklerin görünürlüğü de sağlanmalı. Farklılıkların hepsinin görünürlük sağlaması, ileride eşitliği de getirecektir.”
Bilgi Üniversitesi STÇM ve SPoD’dan Volkan Yılmaz ise eğitimde LGBTİ bireylerin problemlerinden bahsetti. SPoD ve Boğaziçi Üniversitesi işbirliğiyle yapılan LGBTİ bireylerin sosyal problemleri anketinden örnekler veren Yılmaz, toplumun genelinde LGBTİ bireylerin olağan yurttaş olarak görülmediğini ve bu anlamda kamusal bir müdahalenin gerektiğini savundu. Yılmaz’ın açıkladığı anket sonuçlarında LGBTİ’lerin eğitim hayatında yaşadığı problemler de ortaya çıktı: İlk ve orta düzey eğitimdeki LGBTİ bireylerin yüzde 34’ü LGBTİ olmaları nedeniyle tepki aldılar. Öğrencilerin yüzde 4,8’i LGBTİ olmaları nedeniyle okullarını terk etti, 4,2’si okulunu değiştirdi, 2,2’si disiplin cezası aldı.
LGBTİ’ler okulda açık değil
Üniversite düzeyinde ise LGBTİ öğrencilerin yüzde 13,6’sı bu kimliklerinden dolayı tepki aldı. LGBTİ olmaları nedeniyle yüzde 2,1 oranında okulu terk etme, yüzde 1,8 oranında okul değiştirme ve yüzde 0,7 oranında da disiplin cezası alma görüldü.
LGBTİ bireylerin sadece yüzde 13’ü, ilk ve orta düzeydeki eğitimde açık olarak LGBTİ olduklarını çevresindekilerle paylaşırken; üniversite düzeyinde yüzde 33,7’si açıktı.
Anketlere göre LGBTİ bireyler, eğitim hayatındaki problemlerinin yanında sosyal hayatında da birçok alanda sorunlar yaşıyorlar. Ankete katılan LGBTİ’lerin yüzde 40’ı hayatlarında en az bir kez LGBTİ olması nedeniyle intiharı düşündüğünü söyledi.
Volkan Yılmaz’a göre, eğitimde çeşitlilik gözetilmeli, öğrencilerin özel hayatlarının gizliliği sağlanmalı, heteroseksüel ve LGBTİ öğrenciler arasında sosyal çevre yaratılmalı, eğitimciler çeşitlilik ve LGBTİ üzerine eğitilmeli ve eğitim mekanları cinsiyetsizleştirilmeli.
Oturumda ayrıca, Osmangazi Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nden Levent Şentürk eğitim mekanlarında ayrımcılık hakkında konuştu.
Translar ait olmadıkları kıyafetlerle okula gitmek zorunda
İkinci oturumda, Çiğdem Şimşek’in moderatörlüğünde Kaos GL’Den Evren Emre Çakmak, LuBUnya Boğaziçi’nden Anıl Kocaoğulları ve T-Kulüp’ten Egemen Öztürk cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği temelli ayrımcılıkta mücadele deneyimlerini paylaştı. Anıl Kocaoğulları, Boğaziçi Üniversitesi’nde sosyal ve akademik alanlarda mücadele yürüttüklerini, olumlu gelişmeler olsa da yetersiz olduğunu söyledi. Üniversite’de uzun yıllardır cinsiyetsiz ve karma tuvaletlerin yapılması için uğraştıklarını, fakat nihayetinde okullardaki mevcut karma tuvaletlerin de kadın ve erkek olarak ayrıldığını belirtti.
T-Kulüp’ten Egemen Öztürk, eğitim hayatında trans öğrencilerin suskunluğa itildiğini söylüyor. Özellikle ait olmadıkları cinsiyet kimliğinin kıyafetlerini giymek zorunda kalmalarının, kendisinin ve tüm trans öğrencilerin psikolojisini bozduğunu belirtti. Öztürk, küçükken mahallede erkeklerle futbol oynayabilirken, okulda erkeklerle oynamasının neredeyse imkansız olduğunu; okulun heteronormatif eğitiminin öğrencilerin davranışları ve tutumlarına da yansıdığını söyledi. Ayrıca trans bireylerin mavi-pembe kimlik uygulaması nedeniyle resmi işlemlerde zorluk yaşadığını, hatta YGS gibi sınavlara alınmadığını belirtti.
Erkek çocuk Barbie’yle oynuyorsa, öğretmen ‘Siz de oynayın’ diyebilmeli
Sempozyumun üçüncü oturumunda  Eğitim Sen LGBTİ Komisyonu’ndan Damla Karaman, Liseli LGBTİ grubundan Elif ve LİSTAG’dan Pınar Özer eğitimde LGBTİ bireyler üzerindeki ayrımcılıkla mücadelede farklı örneklerden bahsettiler. Lise öğrencisi olan Elif, devletin kitaplarıyla, tuvaletleriyle, öğretmenleriyle LGBTİ’lerin üzerine geldiğini; bu sisteme karşı çıkılması gerektiğini söyledi. Bir trans kadın annesi Pınar Özer ise, çocuğunun lise ve üniversite sıralarında karşılaştığı sorunlardan bahsetti ve kadın-erkek tuvalet ayrımı nedeniyle çocuğunun orta okulda tuvalete ders sırasında gitmek zorunda kaldığını söyledi. Özer’e göre eğer bir erkek çocuk Barbie’yle oynuyorsa, öğretmen diğer erkek çocuklara ‘Siz de oynayabilirsiniz’ diyebilmeli.
Sempozyumda son olarak SEÇBİR’den Melisa Soran’ın moderatörlüğünde bir forumla, eğitimde bu ayrımcılık konularıyla nasıl mücadele edilmesi gerektiği tartışıldı. Seçbir ve SPoD bu sempozyumdan itibaren bir eğitim çalışma grubu kuracak ve eğitimde cinsel yönelim, cinsiyet kimliği mücadelesi üzerine çalışacak. İki kurum da bu konuda çalışmak isteyen ya da bir konu üzerine danışmak isteyen kişileri SPoD’a davet diyor. 

24 Nisan 2009 Cuma

travesti siteleri sexi kızlar burada




travesti travestiler trv shemale

ekranda adam sahnede madam

Tiyatro kökenli Arıkan televizyonda Genco dizisinin kötü karakteri Cüneyt´i canlandırırken, sahnede de kırılgan ve travesti terzi Lola oluyor... "Genco" dizisinin kötü adamı Cüneyt karakteriyle tanıdığımız, reklam filmlerinde pop yıldızlarını solda sıfır bırakacak görüntüsüyle karşımıza çıkıyor. Enis Arıkan, çok iddialı bir tiyatro oyunu olan Mercury Fur-Kürklü Merkür´deki rolüyle seyirci karşısında. Müjdat Gezen Sanat Merkezi´nin oyuncularından birisiniz. Yaşınız çok genç ve bu yolda bir hayli mesafe katettiniz. Ne zamandır tiyatro sahnelerindesiniz? EN GENÇ HAMLET - Evet, ilk olarak tiyatro geçmişim Seden Kızıltunç Tiyatrosu´nda başladı. 2 yıl komedi oyunlarında rol aldım. 19 yaşıma geldiğimde konservatuara girmeye karar verdim. O zamanlar tek hayalim Müjdat Gezen Tiyatrosu´na girebilmekti ve ilk sınavda bunu başardım. Dört sene okudum. Bu süre içerisinde her yıl iki tiyatro oyununda oynadım. Okulum geçen yıl bitti. Müjdat Hoca sahneye "Hamlet" koymak istedi ve bu önemli rolü benim oynamamı istedi. Genelde bu rolü 30 yaş üzerinde aktörler oynarmış. Dünya üzerinde 23 yaşında en geç Hamlet´i oynamak bana nasip oldu. Şu an oynadığınız başka bir tiyatro oyununuz var; Mercury Fur. Bu oyunda çok iddialı bir rolü üstlenmişsiniz, karakterinizinden biraz bahsedermisiniz. - Elbette. Adı Lola. Terzilik yapan, çok naif, kırılgan, ürkek ve çok çabuk ağlayabilen bir travesti. Fakat Lola beni çok etkiliyor; farklı marjinal ve iddialı. Ama tam anlamıyla da açıklamak istemiyorum, çünkü insanların akıllarında kalıyor ve sizi gerçekten de öyle biri gibi görmeye başlıyorlar. Genco´daki kötü karakterim için bile neler yaşadığımı bir bilseniz. ÇALIŞMAYA CAN ATIYORUM Seyircilerin canlandırdığınız karaktere bu denli inanması, sizce iyi bir oyuncu olduğunuzu mu gösteriyor? - Evet, ben iyi bir oyuncu olduğumu düşünüyorum. En azından konservatuar mezunuyum ve iyi hocalarla çalışmamım bende bıraktığı olumlu etkileriyle de sırtlayarak aldığım her rolün üstesinden gelmeye çalışıyorum. En önemlisi işimi son derece ciddiye alıyorum ve neredeyse sabahlara kadar rolüme çalışıyorum. Hatta inanmayacaksınız ama dışarıda işlerim varsa bir an önce eve gidip çalışmak için can atıyorum. Yani ben işimi bu denli ciddiye alarak çalıştığımda genç nesil içerisindeki oyuncular arasından da parlayacağıma inanıyorum. Yani inanmak veya inandırmak olayı. Şu an ekranlarda sizi Genco dizisinin kötü karakteri Cüneyt olarak görüyoruz. Kötü adam karakterini siz mi seçtiniz? - Hatırlarsınız bir reklam filminde oynamıştım, Ali Turca diye bir karakterim vardı. Çok büyük bir projeydi. Müzik kanallarında dönen klipleri bile vardı. O dönem adeta benim albüm çıkartacağıma inanmış gibiydiler. Hatta o denli ki sabah programlarına dahi katıldım. Bunu nasıl yıkabilirim diye düşünürken Cüneyt karakterini oynamam için teklif geldi. İnsanların bu denli benim gerçekten kötü olabileceğime inanacaklarını beklemiyordum. Gerçek yaşamında Enis Arıkan nasıl biridir? - İnanın tam tersi; gayet ılımlı ve sıcak biri olduğumu söylerler. Ben hayatı, insanları çok seviyorum. Aklı başında olan biri, sevdiği bir kişiyi nasıl kırabilir ki ben o derece hassasım yani. Belki de o yüzden bu rolümü seviyorum. Benim zıt karakterim olduğundan rolümü oynamak bana keyifli geliyor. Bir sonraki projenizde nasıl bir karakterle izleyici karşısına geçmek istersiniz? - Valla en azından bir süre kötü bir karakter olmayacağı kesin (Gülüşmeler). Genco bu sezonda devam edecek, ama bundan sonraki projede farklı bir karakter oynamak isterim elbette. Yani hep farklı, hep marjinal, hep en iddialı rolleri oynamak isterim.